Hafta içinde yazdığım, yerel ve genel seçimlerden söz ettiğim yazı, hem çok yorum alan bir yazı oldu hem de çok kişi yazıda kaynak olarak yararlandığım Peter Zeihan’ın kitabını bulamadığından yakındı. Bulamayız, çünkü kitabın “Accidental Superpower: The Next Generation of American Preeminence and the Coming Global Disorder” olan adını ben çevirdim. ABD’de 2014’te yayınlanmış olan ve 12. baskısı yapılan bu eser henüz Türkçe’ye çevrilmemiş. (Veya çevrilmiş ama ben bulamadım.)
Gelen soruların çoğunda, kitabın Türkiye analizi hakkında daha geniş bilgi isteniyordu. Bugün bu görevi yerine getirebiliriz.
Dünya tarihini döngüsel (periyodik, devirler halinde) ele alan yaklaşım yaygındır. Örneğin İtalyan Marksist ekolünden Giovanni Arrighi, “Uzun Yirminci Yüzyıl” isimli kitabında (bu kitabın Türkçesi var!) Roma’dan bu yana imparatorlukların ve büyük devletlerin doğuşu, çöküşü ve yerlerini başka siyasal yapıların alışını hikaye eder. Zeihan da bu yaklaşıma mensup; ABD Dışişleri’nde kısa süre çalışmış ama diplomatlıktan memnun kalmamış. Küresel jeopolitik analiz eğitimini, George Friedman’ın Stratfor Enstitüsü’nde almış ve sonra kendi enstitüsünü kurmuş.
Zeihan’ın Accidental Superpower kitabı, ABD’nin 1944’te 44 ülkeyle ortaklaşa kurduğu Bretton Woods serbest ticaret ve para idare sisteminin artık ABD’nin çıkarlarına hizmet etmediğini, ABD’nin üretim ve ticareti bırakıp sadece finansal piyasaların, finansal kurumların ve finansal elitlerin ekonomik politika ve ekonomik sonuçları üzerinde daha fazla nüfuz sahibi olduğu bir sürece girdiğini (buna financialization, finansallaşma deniyor) ve bunun da 30 veya 40 yıl içinde ABD’nin bugünkü hegemon konumunu terk etmesi ile sonuçlanacağını anlatıyor. Günlük dille söylersek, kitap, “ABD ve ona bağımlı ülkeler (İngiltere, Kanada, NAFTA ve AB’nin batıdaki üyeleri) sanayi ve ticareti bırakıp küresel bir faizcilikle uğraşmaya başladı; yakında batacaklar” diyor. Bu arada kitapta Rusya, Çin, Hindistan, doğulu AB ülkeleri ve Türkiye’nin de uzun analizleri yapılarak, diğer ülkelerin “yaklaşan küresel felaket” sonrası ne durumda olacaklarına dair yorumlar yapılıyor.
“Kadim Bir Güç Uyanıyor” başlığıyla Türkiye bölümü, 2 bin yıldır Marmara Denizi ve çevresinin küresel bir kavşak oluşu sebebiyle, hem doğuya, hem batıya zenginlik dağıttığını, Osmanlılara gelince, İstanbul’un bir dünya mücevheri ve yönetim merkezi olduğu anlatımıyla başlıyor. “Ama her devrin sonu vardır” diyen Zeihan, derin deniz gemiciliğinin Osmanlı ve Pers imparatorluklarına, Asya ülkelerine öldürücü bir darbe indirdiğini yazıyor:
“Sovyetlerin savaş sonrası işgalleri, Tuna ve Dinyeper nehirlerini başkalarının ham ve mamul madde ulaşımına kapatması, Karadeniz’in de Marmara’nın da sonunu getirdi, imparatorluk adına yakışan ve bir zamanlar büyüyen ülkeler tek tek Osmanlı’nın elinden çıktı; Mısır, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan ve Levant (Suriye-Lübnan bölgesi) kaybedildi. Türkler, Marmara’yı Çanakkale’de kahramanca savundular ama Marmara ve kurak dağlık Anadolu üç kuşak gibi kısa bir zamanda adeta sömürge haline döndü.”
- Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkelerinin büyüklük yarışına katılmayan Türkiye’nin, “hepsi de düşmanlıkla kuşatılmış” sınırlarını güçlendirmeye, Sovyet baskısına ABD güvenlik ve ekonomik sistemine girerek karşı koymaya çalıştığını anlatan Zeihan, “Sınırlı da olsa Avrupa pazarları Türk mallarına açıldı; Türkler bir zamanlar hiçbir işe yaramayan Anadolu’yu kara ve demiryolları ile ördüler” diyor. Bunun sonucunun, 1950-2000 arasında Türkiye’nin zengin bölgelerinden, Anadolu’ya sermaye akımının başlaması olduğunu belirten Zeihan, “Türkiye, 90 yıllık uykusundan kendiliğinden uyanmadı” diyor ve devam ediyor.
Biz de bir sonraki yazıda devam edelim.