Genç kardeşim; bedenini, kalbini ve ruhunu temiz tutarsan rahatlar, huzur bulur ve mutlu olursun. Daha dünyada iken adeta cennet hayatı yaşarsın. Çünkü fiziki ve ruhi temizlik, insanın yüzünü ve gönlünü birlikte gülümseten mutluluğun ilk basamağıdır.
Yeşili ve akan suyu seyretmen ruhunu dinlendirdiği gibi; vücudunu, bulunduğun yeri ve çevreni temiz tutman ve temiz görmen de ruhunu dinlendirir, gönül dünyanı şenlendirir. Yorgunluğunu giderir, çalışma gayretini artırır, düşünce ufkunu daha fazla genişletir. Bedenini, kalbini ve ruhunu temiz tutarsan seni hem Yaratan sever hem de yaratılmışlar. Dünyanın en temiz insanı, bedenini temizlediği kadar ruhunu ve kalbini de temizleyendir.
Unutma! Kalp ve ruh, yüzün ve bedenin aynasıdır. Dünyanın neresini dolaşırsan dolaş görürsün ki temiz insanlara her yerde en güzel masa ayrılır ve VIP hizmet sunulur.
Bedeni ve ruhu kibirli, kalbi ve aklı kirli, fikirleri ve düşünceleri kirli olan insanlar temiz mekanlara alınmazlar. Neden? Çünkü onları gören temiz insanlar rahatsız olur ve bulundukları mekanı terk eder.
Bunun tersi için de şöyle bir örnek vereyim: Pislik taşıyan böcek, “gül suyunu” görünce bayılır. Çünkü taşıdığı pis kokuya alışmış, onunla hemhal olmuştur. Aykırı olan şeylerden yani temiz kokulardan büyük çapta sıkıntıya girer. Onun hastalığının ilacı alıştığı ortamdır.
Gençler! Temizlik, sadece vücut, elbise, ev ve iş yerlerinin temizliğinden ibaret değildir. Temizliğin alanı çok daha geniş ve kapsamlıdır. Kişinin dış temizliği kadar ruhunun ve kalbinin de temiz olması gerekir. Bedenini kirlerden temizleyen, ruhunu günahlardan arındıran ve çevresini temiz tutan kişiyi hem Allah sever hem de temiz olan insanlar sever.
İlahi dinlerin en sonuncusu ve en mükemmeli olan İslam, kelimenin tam anlamıyla temizlik dinidir. Dinimiz İslam’ın temizliğe verdiği önemi başka dinlerde veya beşeri sistemde görmek mümkün değildir. Batı dünyası, temizlikten habersiz ve sefalet içinde bocaladığı bir zamanda İslam dini ve O’nun yüce peygamberi, bütün insanlığa örnek teşkil edecek olan temizlik esaslarını ortaya koymuştur. Batı ülkeleri, son iki yüz yılda bu esasların ancak bir kısmına ulaşabildiler. Bir de son aylarda bütün dünyayı saran Korona virüsünden korunmak için İslam’ın temizlik prensibine sarıldılar. Hatta bu nedenle pek çok ecnebi de ihtida edip Müslüman oldu.
Bedene ve bedenin temizliğine büyük önem verildiği için Müslüman; kalbi temiz, ruhu temiz ve sözü doğru olandır.
Müslüman namaz kılarken kalbi, kalıbıyla ve ruhuyla Allah’ın huzurunda bulunur. Müslümanın Huzur-u İlahi’ye çıkabilmesi için bedeninin, elbisesinin, namaz kılacağı yerin ve Nazargâh-ı İlahi olan kalbinin temiz olması gerekir. Müslüman yalnız namaz kılarken değil, her zaman ve her yerde tertemiz olmalıdır.
İşte bunun içindir ki “İslamiyet” denilince akla ilk gelen şey temizliktir. Çünkü temizlik olmayınca ilahi huzura durulmaz. Daha peygamberliğinin ilk günlerinde Cenab-ı Hak, Peygamberimiz (s.a.v)’e hitaben “Elbiseni temiz tut.” (Müddessir Suresi, Ayet:4) buyurmuştur. Böylece temizlik, risaletin özelliğinin bir parçası, davet ve tebliğin önemli bir unsuru olmuştur.
Müslümanın kalbinin ve ruhunun temiz olmasının yanında vücudunun, elbisesinin, evinin, bahçesinin, mahallesinin ve çevresinin de temiz olması gerekir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz daima temiz giyinir, güzel kokular sürünür, saçlarını tarar; yanında ayna, tarak ve misvak taşırdı. Her abdest akışında her yatış ve kalkışlarında mutlaka dişlerini misvak ile fırçalar, yemekten önce ve sonra kesinlikle ellerini yıkardı.
İslam’ın temizlik anlayışı Müslümanın kılık-kıyafetinde, evinde, sokağında ve mahallesinde en güzel ve en açık şekilde görülür. Çünkü Müslüman, İslam’ın bütün prensiplerini hayatında uygulayan kişidir. Peygamberimiz ( s.a.v) iç ve dış temizliğe son derece riayet etmiş ve ömrü boyunca temiz ve nezih bir hayat yaşamışlardır.
Bu konuda Aişe (r.anha) Validemiz şöyle diyor:
“Peygamberimiz (s.a.v), bir topluluğun karşısına çıkacağı zaman en güzel elbiselerini giyer, güzel kokular sürer, üstüne başına çok dikkat ederdi. Allah’ın Resulü (s.a.v) hazarda ve seferde beş şeyi yanından ayırmazdı. Bunlar ayna, tarak, misvak, sürme kutusu ve iğne-iplik.”
Kur’an okunurken, oruç tutarken, hac ibadetini yerine getirirken, zekat verirken, Allah’ı zikrederken temiz ve abdestli olmak inancımızın bir gereğidir. Pis olan bir insan dinimizin belirlediği şekilde temizlenmediği müddetçe namaz kılamaz, Kâbe’yi tavaf edemez, camiye giremez, Kur’an’a el süremez.
Temizliğe dikkat etmeyenler Allah’ın sevgisini yitirdikleri gibi insanların nazarında da değerlerini ve itibarlarını kaybederler.
Yüce dinimiz İslam’da temizlik iki kısımda incelenir. Birincisine “necasetten temizlenme” ikincisine de “hadesten temizlenme” denir. İslam literatüründe bu iki tür temizliğe “taharet” adı verilir. Nefis, maddi pislikleri; hades ise abdestsizlik, cünüplük, kadınlara mahsus olan hayır ve nifas hallerini ifade eder. Abdestsizliği gidermeye küçük temizlik (Taharet-i Suğra), cünüplük, hayır ve nifas durumlarından çıkmak için boy abdesti almaya da büyük temizlik (Taharet-i Kübra) denir. Nefis olan maddi pislikler su ile yıkanarak, suda kaynatılarak, kazınarak, ovularak vs. gibi yöntemlerle giderilir.
1500 yıldan beri bir harfi bile değişmemiş, değiştirilmemiş ve değiştirilemeyecek olan kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüp oldunuz ise boy abdesti alın. Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelirse yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsel ilişkide bulunmuşsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla mesh edin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister, umulur ki şükredersiniz.” (Mâide Suresi, Âyet:6).
“O’na (Kur’an’a) ancak temiz olanlar dokunabilir.” (Vakıa Suresi, Âyet:79)
“Temizlenmek üzere malını hayra veren iyiler, ondan(ateşten) uzak tutulur.” (Leyl Suresi, Âyet:17-18) Malın, servetin, ürünlerin de temizlenmesi gerekir. Onların temizliği de İslam’ın belirlediği miktarda zekâtını vermektir.
Efendimiz Muhammed (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“İyice temizlenir, sonra Allah’ın farz kıldığı abdesti tamamlayıp da şu beş (vakit) namazı kılan hiçbir Müslüman yoktur ki bu, namazlar arasındaki günahlar için bir kefaret olmasın.” (Sahih-i Müslim Ter. C.1, S.310)
İşte bunun içindir ki Efendimiz Muhammed (s.a.v) bu konunun önemine dikkat çekmek için şöyle buyuruyor:
“Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim, Tirmizi, Sünen-i Nesai, Tac, C.1, S.78)
“Allah temizdir, temiz olan (lar)ı sever.” (Sünen-i Tirmizi, Edep,41)
“On şey vardır ki bunlar, daha önceki Peygamberlerin adetlerindendir.: Kasık ve koltuk altı kıllarını gidermek, sünnet olmak, tırnak kesmek, bıyıkları kısaltmak, misvak kullanmak, burnu temizlemek, sakalın bir tutmadan fazlasını almak, yemeklerden önce ve sonra elleri, özellikle parmak boğumlarını yıkamak, küçük abdestte kurulan ak, büyük abdestte su ile taharet almak.” (Sünen-i Ebu Davud, C.2, H. No:53)
Bu itibarla diyorum ki imanımızın olgunluğa erişmesi, ibadetleri izin kabul olması ve sağlığımızın korunması temizliğe bağlıdır.
Tertemiz olmayan bir kıyafet, pırıl pırıl olmayan bir ev, çöpten geçilmeyen bir sokak ve çevre İslam dini ile bağdaşmaz.
Sevgili gençler! Bedeninizi, kalbinizi ve ruhunuzu temizlediğiniz gün ebedi mutluluğun kapısını aralamış ve mutluluğun zirvesine çıkmak için ilk adımı atmış olursunuz.