Hangi eller, hangi kirli yürekler, hangi sinsi planlar ile bir toplum özünden, ruhundan, manasından azade edilip, tefessühe sürüklendi?
Kimin ve hangi inanç sisteminin müntesibleri bu toplumsal yozlaşmayı sağlayabildi?
Türk’lüğün muazzam töresinin, din hakikatlerinin içi boş bırakıldığı nasıl bir süreci yaşattılar bizlere?
- Kimin kirli planları ile kandırıldık?
- Kimin ihaneti ile sarıldık?
- Kimin kanlı ellerine hizmetkâr edildik?
Kaç defa kandırıldık, kırıldık, dağıldık ve netice de mayasını kaybeden bir ahali halini aldık?
50 yıllık “tefessüh” sürecini kimler yönetti?
Manası boşaltılmış, küflenmiş, aile ve kültürel değerleri silinmiş, kalbinden yüze vuran siretin kapkara edildiği bir insanlık inşa etmek için aparat edilenlerin, milletin kahramanı edilmesinin 50 yıllık yanılgı serüveninin acıtan finali ile, yıkılan imanın, inancın ve değerlerin hazin çelişkisinde olmanın büyük elemi içinde, haybeye kaybolan yılların, heybedeki boşluğun ve kaybolan nesillerin acı faturası çok ağır oldu.
Ruhum çekildi!
Yıllarca inandığın, imanla sarıldığın, yoluna râm ve revan olduğun inandıklarının, milliyet ile değil zillet ile iştigâlinin, ruhtaki işgalini yaşıyorum hazin hazin…
“Taşınız, eseriniz yere batsın” figânının, Türk’ün aziz soyuna ihanetle devam eden nizamını seyrederken,
Kanım çekiliyor!
Mücaadelenin “Türk’ün cihangirliği davası ve yılmaz savunusu” olmak ile başlayıp,
“mücrim tüccar”lığı sonuna kadar yaşamayı seçen ucuz karakterlerin milletin özüne saldırıya taşere edildiği bir döneme şahit olmuşuz meğerse.
Sureti hâk, sireti ihanet olan yöneticilere müntesib olmanın kahredici isyanı var yüreğimde.
Bühtan etmekten alıkoyamıyorum kendimi!
“Devleti var etmenin, millete hizmetkâr olmaktan” geçtiği düsturu ile yola çıkıp, milletini makama, saltanata, şahsi bekâya satan liderlerin bir milleti getirdiği en karanlık uçtayız.
Aile bağlarının kaybedildiği, Emevi mirası saptırılmış İslam’ın topluma empoze edilerek Deizm’in ve ateizmin atağa kaldırıldığı, Türk’ün asil ve zengin örfünün yok edildiği, tamda küresel Siyonizmin istediği noktaya getirilen bir Türk milleti vizyona sokulmuş meğer!
Milli ruhun temsilicisi diye ayıkladıklarımızın daha büyük kripto olduğunun farkına varmaya onlarca yılını harcayan bir millet!
Ahlaki değerlerini unutmuş, sapkınlığı, yolsuzluğu, arsızlığı, irtikabı, rüşveti kendine normalleştirmiş bir millet!
Şimdi bu milletin en derinlerinden, bu ruhun ve mayanın sahiplerinden, bu töreye bağlı olan civanmertlerden yeni bir iklimin, yeni bir mücadele sahasının açılması şart ve farz olmuştur.
Bu cepheye “Türk’ün şerefli karakterinin yeniden inşa ve ihya edilmesi, yeniden ruhunu kazanması” süreci diyebiliriz.
Kaybedilen 2 jenerasyondan sonra bu süreç zahmetli, meşakkatli ve uzun zaman alsa da ruhun sahipleri için dönülmeyecek, dönüştürülecek bir döneme girmek zorundayız.
Ecdadın hakiki değerleri ile dinin bidat ve değişime uğramamış saf hakikatlerini nesillere öğretecek bir sistem kurulmak zorunda.
Müesses nizamın sapmış yöneticilerinin tasfiye edilme süreci başlatılmalıdır!
Eğitim sistemimiz topyekûn değiştirilmelidir.
Diyanet kadroları baştan aşağı elden geçirilmelidir.
Aile ve Sosyal politikalar yasaları sil baştan yapılmalıdır.
Tarım politikaları milli güvenlik meselesi ilan edilip Milli Savunma Bakanlığı’nın uhdesinde millileştirilmelidir.
Bürokrasi makamlarına mesuliyet hissi ile bekâ ve koltuk düşünmeyecek Türk’ün hakiki evlatları getirilmelidir.
Son 50 yılda milleti ve devleti istismar ile rant elde edenlerden hesap sorulup, servetleri hazineye devredilmelidir.
Maliye ve Hazine Bakanlığı ve Bakanları milli ekonomik politikalara hizmet eden, küresel faşistlerin oyuncağı olmayanlardan seçilmelidir.
Askeri kadrolarda yapılan Fetö temizliği genişletilmeli ve ilave olarak Gladyo ve NATO unsurları topyekûn tespit edilip ihraç edilmelidir.
Emniyet ve polis kadroları çok uzun bir süre rehabilite edilip, kirli ve mafyatik lişkilerden arındırılmalıdır.
Etnik azınlıklar ve diğer kavimlerin hakiki sorunları ivedilikle çözülüp, vatan kavramları Türkiye lehine geliştirilecek etkin siyasal ve tarihi argümanlar empoze edilmelidir.
Üzerimizde ağırlığı çöktürülmüş tüm sorunlarla uğraşacak ve çözecek kan ve ruh Türk’ün aziz ruhunda ve tarihi hakikâtlerinde vardır.
Kırıp dökmeden!
Tarikat, cemaat, mezhep gibi meseleler saf İslam dininin uyanışı ve restorasyonu ile fertlerin bu yollara tevessül etmesinin önüne geçilerek ortadan kaldırılmalıdır.
Türk’ün ve Türklüğün davasının yolculuğu yukarıdaki ana başlıkları ile belirtilen reçetenin uygulanması ile muzaffer olacaktır.
Bu reçeteyi uygulayacak bir lider ve bu inanışa sahip kadrolar;
milletin derinlerinden varlığını aşikâr edecektir!
Az kaldı…
“Ya Devlet başa
Ya Kuzgun leşe”