Perşembe, Ocak 30, 2025
Ana SayfaSon HaberlerÇOCUKLAR IRKÇILIĞI BİLİR Mİ?

ÇOCUKLAR IRKÇILIĞI BİLİR Mİ?

Yetişkin sayılmayan, ruhsal ve fiziksel gelişimini tamamlamayan hukuksal açıdan ise on sekiz yaşının altındaki her bireye çocuk denmektedir. Irkçılık ise kişinin etnik, dinsel ya ideolojisinden (vb. durumlardan) ötürü kendisine yapılan ayrımcılık, önyargı veya düşmanlıktır. Peki, ruhsal ve fiziksel gelişimini tamamlayamamış bireyler nasıl olur da bir şeylere düşman olabilir? Düşmanlık doğuştan mıdır sonradan mı öğrenilir?

Anne karnında cenin sayılan çocuk dünyaya geldiği andan itibaren toplumla diğer adıyla çevreyle bir ilişki kurmaya başlar. Yaşadığı çevre onun ruhsal ve fiziksel gelişiminde büyük rol oynar. Dünyanın en yoksul ülkelerinde çocuğun çalışma yaşı beştir. Afrika da bir çocuğun beş yaşında çalışmaya başladığını varsayarsak sağlıklı bir ruhsal veya fiziksel gelişimden bahsedebilir miyiz? Peki, Batı Avrupa da yaşayan bir çocukla yoksul ülkelerin çocuklarının gelişimini bir tutabilir miyiz? Çocuğun ruhsal gelişiminin şekillenmesinde yaşadığı ülke, şehir, toplum, aile en önemli faktördür.

Dış dünyayla iletişim kuran çocuk karakterinin temellerini atarken anne babasından akrabalarından yazılı ve görsel medya dan okul arkadaşlarından duyduğu gördüğü tavırları kendi fikri, davranışı gibiymiş gibi sergilemeye başlar. Gelişim çağındaki çocukların en büyük korkusu toplumdan dışlanma ve eleştirilme korkusudur. En büyük arzusu ise takdir edilme, güç duygusuna olan hayranlığıdır.

Türkiye özelinde konuşmak gerekirse ortaokul ve lise düzeyinde yükselen radikal bir ırkçılık eğilimi olduğunu fark ediyoruz. Peki, ne oldu da çocuklarımız kendisi çocukken çocuğa, kadına, erkeğe düşman oldu? Bunun doğuştan olmadığı sonradan öğrenildiği herkes için aşikâr bir durumdur. Yetişkin bireylerin kendi ırkından, ideolojisinden, dininden olmadığı için başka bir bireye duyduğu nefreti her yaş grubunda çocuğun yanında dile getirmesi çocuğun gelişimi doğrudan etkilemektedir. Bunu yapan bazen bir dede, anne, öğretmen, doktor olabilir. Bu tavrının gerekçesi olarak ta de sosyo-kültürel, ekonomik sebepler olduğunu öne sürer. Bu savunma kültürünü bir çocuğa neden onları sevmiyorsun dediğimizde öğrendiğimiz gerçeklerdir. Kuşaklar arasında ayrımcılığın her seferinde hedefe başka bir kitleyi koyduğunu görmekteyiz. Ülkemizde hedef tahtasında önceleri sağcı-solcu çatışmasındaki bireylerin, sonrasında Kürt bireylerin, mülteci ve sığınmacıların olduğunu görmekteyiz.

Peki, çocuk neden kendisi çocukken çocuğa düşman olur? Neden kendi ile aynı yaş grubundaki arkadaş olup oyun oynayabileceği birinden nefret eder? Ailesi kendisine rahat bir yaşam sağlamadığında bunun sebebinin ekonomik olduğunu buna da mültecilerin neden olduğu empoze ediliyorsa çocuk sığınmacı sıfatıyla ülkede bulunan herkesten nefret eder. Çünkü istediği yaşamı onun yüzünden yaşayamıyordur. Ailesinden doğma büyüme sadece bir ideolojiyi benimseyenlerin iyi bir yaşam ve eğitim hakkı alması gerektiğine inandırılıyorsa diğer kitlenin eğitimsiz, cahil, bidon kafalı eğitilemez olduğunu düşünür. Bu ülkenin asalakları olarak tanımlar. Bir çocuğa sadece kan ve genetikle bir yere mensup olunacağı öğretildiyse bu mensubiyeti bulunmayan herkesin aşağılık olduğuna inanır. Bir çocuk ailesi tarafından insanlar arasındaki en önemli şeyin ten rengi olduğuna inandırılırsa esmer, siyahi bir çocuğa ikinci sınıf insan muamelesi yapar. Peki, bu çıkarımları hangi söylemlerden anlarız? Okullarda çocuklarımızın birbirini aşağılama şekli olarak son zamanlarda birbirlerine Suriyeli, Afgan, Kürt, otistik ve ateist demektedirler. Çocuklar içindeki güç ve takdir edilme duygusunu tatmin edebilmek için Neo-Nazizm ve Moğollara karşı büyük bir hayranlık beslemektedir. Birbirini aşağılama yöntemi olarak kullanılan bu zehirli dil çocuklar arasında bir uçurum oluşturur.

Çocuklara bu kodlamaları öğreten ebeveynlerin durumu çocuklardan daha vahimdir. Çünkü temel sebebi psikolojiktir. Yetişkin bir bireyin başka bir bireye karşı kendini daha üstün hissetmesi, kibir, aşağılık kompleksi vb. gibi durumlardan kaynaklanır. Modern dünyanın en büyük laneti olan bireycilik akımı da buna tuz biber olur. Hayatta kendinden başka önemli hiçbir şeyin olmadığı düşüncesiyle yaşayan birey için geri kalan her şeyi istek ve çıkar, hazzı doğrultusunda eğilip bükülebilir. İnsanlığın asgari düzeyde ortak bir yaşam için gerekli her şey değiştirebilir. Bu da hiçbir şeye saygısı olmayan hiçbir kurulu düzeni istemeyen merkez noktası kendi olan ilah insanı ortaya çıkarır. İşte bu modern dünya lanetinin gerçekleşmesi için atılması gereken ilk adım, öncelikle insan sayısını azaltmaktır. Değerli insanı var etmek gerekir, bunun için toplum asalaklardan ayıklanmalıdır. Bu eğitimi en başta çocuklarımıza verirsek sorunu temel düzeyde kökten halletmiş oluruz. Radikal ırkçılık, ilah insana giden yoldaki ilk evredir. Bunun için çocuğumuzu elimizden geldiğince ırkçı yetiştirmek için, önce aile de eğitim(!) sonra da okullarda eğitim kalitesini, kutuplaştırarak arttırmalıyız…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz