Cuma, Ocak 31, 2025

Bülbül’ü Öldür

Immanuel Kant’a göre insanı diğer canlılardan ayıran asıl özelliği onun ahlak ve hukuka
yönelmiş olmasıdır. İnsan hem değer üreten bir varlıktır hem de hukuk tesis eden ortak
bir akıl paydasında buluşabilen vicdani bir duyguya sahiptir. Hukuk her farklı toplumsal
pratiğin ortak paydasında bulunan biricik değerdir. Hukuk ise ancak adil bir terazi ile
tecelli edebilir. Onun uygulayıcıları bu terazide bir yanıltmaya veya hileye başvuracak bir
niyet sahibi dahi olamazlar ve bunun için de adalet tanrıçasının gözleri bağlıdır. Huzura
gelenin hiçbir kişisel özelliği ile ilgilenmez. Bilmek de istemez. Elinde tuttuğu teraziyi,
hiçbir hile-hurda olmadığını herkese gösterircesine kendi bedeninden bile uzak tutar.

İnsan oğlunun hemcinsine beslediği şiddet duygusunun sistematik bir hale gelmesini
veya bir yönetim projesine dönüşmesini engelleyen evrensel güç “hukuktur”.

Malum, liberallere göre devlet, birlikte yaşamak zorunda olduğumuz bir “canavardır” ve
onu ehlileştirecek ya da kontrol edecek olan da hukuktur, adalettir. Hukukun
standartlaşmadığı bir iklimde hiç kimsenin herhangi bir güvencesi olamaz. Hiç kimsenin
hayat garantisi de yoktur. Can ve mal güvenliğinin, şeref ve haysiyeti korumanın biricik
yolu adaleti tesis etmektir.

Semavi dinlere inananların toplumsal ve doğal afetlerle ilgili klişeleşmiş olan “günah
çoğalınca ve tanrıya karşı isyanlar artınca felaketlerin yaşandığına” dair var olan
önyargılı inançlarına büyük İslam alimi İmam Gazali itiraz eder. Ona göre esas idarede
adalet yok olunca felaketler yağmur gibi yağmaya başlar.

Bugün dünyadaki güçlü devletlerin en belirgin vasıfları kendi iç sistemlerinde standart
bir hukukun işleyişini tesis etmiş olmalarıdır. Esasında medeniyetlerin de rekabet
üstünlük alanı hukuka ilişkin tesis ettikleri örnek değerler sistemidir. Kim daha adil ise o
daha medeni ve soylu olandır. Kendi iç sistemlerinde adaleti tesis edemeyenlerin dış
aktörlere adalet dayatması boş bir uğraştır.

Batı ülkeleri her ne kadar dış politikada son derece çifte standartlı ve iki yüzlü bir politika
izliyorlarsa da iç işleyişlerinde tesis ettikleri “adil düzen” onları dünyanın egemeni haline
getirmiştir.

Bu konuda ki en ilginç örnek ülke ABD’dir. ABD, kendi içinde vatandaşlarına son derece
güven telkin eden bir hukuk sistemi tesis ettiği için dünyaya kafa tutabiliyor. Dış
politikadaki tüm pervasızlıklarını gölgeleyen bir hukuk sistemine sahiptirler.

Onların bu düzeni nasıl tesis ettikleri ve aynı zamanda da hukukun nasıl işlediğinin en
çarpıcı hikayelerinden birisi de Bülbülü Öldürmek adlı sinema filminde anlatılmıştır.

Zaten dikkat edilirse pek çok Holywood sinemasının filmlerinde en dikkat çekici sahne
mahkeme salonudur. Adaletin nasıl tecelli ettiğine ilişkin mizansenler her zaman en
popüler ve ağırlıklı konulardır. En lirik konuşmalar burada yapılır. En derin felsefi
analizler o kürsülerde yapılır. Vatandaşların işleyen hukuka olan güvenlerinin tesis
edilmesi sağlanmadan ülkenin iç çatışma sorunları ve dahi egemenlik sorununun
çözülemeyeceğinin şifreleridir aynı zamanda bu sahneler.

İşte bu şifrelerin tamamını içeren en çarpıcı filmlerden birisidir “Bülbülü Öldürmek”.
Harper Lee’nin Toa Mackingbird adlı Politzer ödüllü romanından Robert Mulligan
tarafından 1962 senesinde sinemaya uyarlanmıştır. Bu film, o gün bugündür tüm
zamanların en iyi on filminden birisidir ve Amerika Kongre Kütüphanesinde
bulundurulan nadir filmlerden de birisidir.

Filmin iki temel konusu vardır. Uzlaşma ve adalet/hukuk. Uzlaşmanın sağlanmasına
giden yolun üzerindeki temel parametreler bir çocuk ile babası arasındaki diyalogla
işlenir. Okula gitmeden önce babasından okuma yazmayı öğrenen kız, okulun ilk
gününde öğretmenden azar işitince bir daha okula gitmemeye karar verir. Baba kızını
okula göndermeye ikna etmek için uğraşırken ona uzlaşmadan bahseder.

Sonra baba kızına sorar, uzlaşma nedir?

Kız, “kanunu saptırmak mı?” der o da şöyle cevap verir: “Eğer sana öğreteceğim
numarayı öğrenirsen her türlü insanla çok daha iyi geçinebilirsin. Bir insanı gerçekten
anlamanın yolu dünyayı onun gözüyle görmektir. Onun derisinin içine girip
dolaşmaktır… Sen okula gitmenin gerekli olduğunu kabul edersin ve biz de yine her
akşam yaptığımız gibi okumaya devam ederiz….” Der.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

En son haberler